LEFKOŞA HASTANESİ'NDE BİR DOKTOR HAMİLE RUM ANNENİN AMELİYATI İLE MEŞGULDÜR
23 Aralık 1963:
Lefkoşa Hastanesi’nde bir doktor, hamile Rum annenin ameliyatı ile meşguldür..
Rum kadın hamiledir, ama kadın başka bir hastalığından da ıstırap çekmektedir. Doktor, hem bebeği hastalıklı anadan doğurtmaya, hem anayı kurtarmaya, üstelik kanlı hastalığını temizlemeye çalışmaktadır.
Doğum ve ameliyat saatlerce sürer. Ameliyatın ortasına doğru, Türk mahallesinden silah sesleri gelmeye başlar. Giderek yaylım ateşine dönüşür. Türk doktorun kulağına eğilen hemşireler, doktorun ailesinin de oturduğu Türk mahallesinin Rum çetesi EOKA tarafından basıldığını, yoğun çatışmaların doktorun ailesinin yaşadığı sokakta vuku bulduğunu söylerler.
Binbaşı Nihat İlhan, bir an duraklar…
Gözünün önüne evdeki eşi Mürüvvet Hanım ile üç evladı Murat, Kutsi ve Hakan gelir.. Yüreği titrer. Sonra ameliyat masası üzerinde baygın yatan Rum kadına ve biraz önce doğan küçük Rum bebeğe bakar. Ameliyata devam etmek zorundadır, çünkü kadının hastalıklı rahim kesiminde urlar ve yaralar vardır, öylece bırakıldığı anda kadın ölecektir..
Dakikalar sonra gelen haberde, doktorun sokağındaki her evin Rumlarca basıldığını, ailesinin büyük tehlike içinde olduğunu iletilir. Doktor yine kıpırdamadan ameliyata devam eder, yaklaşık bir saat sonra Rum kadının yaralarını temizler, dikişleri atar ve elindeki yarı ölü insanı yaşama döndürür. Daha sonra Doktor, Rumların bastığı mahallesine koşar.
Evine yaklaşır, kapısının paramparça olduğunu görür, yürek gümbürtüsü içinde evine adımını atar, sağa sola bakınır, komşularının feryatlar içinde olduğunu hisseder, evin içindeki kalabalıktan sıyrılarak odaları hızla dolanır, sonunda banyoya girer....
Doktor gelmeden saatler önce...
Dere tarafından gelen Rumlar otomatik mavzerlerle İrfanbey Sokağı”na girdiklerinde, 2 numaralı evde bulunan Mürüvet Hanım, üç oğlunun pijamalarını giydirmiş, yatağı henüz açmıştı. Rumlar geldi…
Mürüvet Hanım, kapının önündeki Rumca konuşmaları duyar duymaz, çocuklarını kaptığı gibi banyoya koştu. Oğullarını küvetin içine doldurdu; sarmaladı, bağrına bastı. O gece evde bulunan ev sahibi Hasan Efendi, eşi Feride Nineyi tuvalete sakladı, kendisi de bir köşeye büzüldü.
Feride”nin kızkardeşi Nuvber, beş aylık bebeği Işıl”la banyonun bir köşesine sığındı.
Evdekiler saklanmaya çalışırken kapı kırıldı, makineli tüfekler işlemeye başladı. Rumlar çocuk, yaşlı, kadın demeden savunmasız bedenlere Rifle otomatik mavzerlerle 15, Storn otomatik tabanca ile 12, mavzerlerle de 6 el ateş etti. Banyodaki küvet, ölüm çukuruna döndü.
Ateş altındaki Kumsal semtine yaklaşma imkanı yoktu. Bölgeye ancak iki gün süren çatışmaların ardından ulaşılabildi. 2 numaralı evin kapısından içeri girildiğinde karşılaşılan manzara ürperticiydi: Işıkları yanan bir banyo. Tavandan et parçaları ve kan pıhtıları sarkıyor… Küvetin içinde bir kadın, cansız yatıyor. Göğsü üzerinde iki küçük çocuk; yedi yaşındaki yavrusu Hakan ile ikinci oğlu Kudsi. Yeşil pijamaları kan içinde.
Kadının dizinde başını uzatmış bir oğlu daha; o yıl ilkokula başlamış olan Murat.
Kıbrıs Türk Alayı Binbaşısı Dr. Nihat İlhan”ın ailesi işte böyle katledilmişti...
Kandan kıpkırmızı kesilmiş “banyo küveti” içindeki dört ceset, boğazlanmış ve parçalanmış bir şekilde birbirlerine sarılmıştır. Ve sanki kendisine seslenmektedirler:
“- Baba… baba… Neden geç kaldın?… Baba… Baba.. Bizi unutma…”
Kıbrıs'ın çözümsüz sorunları yıllar boyu oradaki soydaşlarımızı katletti...
Çoğu öldürüldü..
Bir taraftan EOKACILAR bir taraftan CUNTA..
20 Temmuz 1974 de Bülent ECEVİT yönetimindeki hükümet artık dayanamadı...
Emeği olanların ruhları şad olsun..
Kaynak:habersondakika.com
Devamını oku » »