GÖKDENİZ'İN HİKAYESİ YATTIĞI ÖRTÜ BİLE GÜNDE 7 KEZ DEĞİŞİYOR
GÖKDENİZ BEBEĞİN MİLYONDA BİR GÖRÜLEN HASTALIĞI
300 binde bir görülen bir hastalıkla doğdu.
Gökdeniz bebek, nadir görülen Harlequin tipi iktiyozis hastalığı ile dünyaya geldi. Annesi onun minicik elini bile doğumdan ancak 21 gün sonra görebildi; aylarca öpüp koklayamadı, kucağına alamadı.Bugün Gökdeniz bebek bir yaşında. Annesi Ela Tuncer bir yıl boyunca yaşadıklarını anlattı.
Güzel ve sorunsuz bir hamilelik dönemi geçiren Ela Tuncer, her kontrole gittiğinde, doktoru bebeğinin gayet sağlıklı olduğunu, büyümesinin normal ilerlediği söylüyordu. Bir erkek bebek bekliyordu fakat henüz ismine karar vermemişlerdi. Doğumdan bir hafta önce doktoru 'Bebeğin cinsiyetine kız mı demiştik?' diye sordu, ardından cinsiyet konusunda yanıldığını ve bebeğin kız olduğunu söyledi. Tuncer, bir oğlu olacağını düşündüğü için tüm hazırlıklarını ona göre yapmıştı ama "Olsun benim kızım da mavi giyinsin, ne olur ki?" dedi ve doktoru ile birlikte gülüştüler. Ve doğum günü geldi çattı. Tuncer o gün yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
"Doğumu 3 dakikada gerçekleştirdik ama hayatımın en uzun 3 dakikasıydı. Bebeği doğumdan sonra bana vermediler. Bir terslik olduğunu düşündüm. Uzun süre bebeğimi göremeyince öldüğünü ve benden saklandığını düşündüm. Bebeğimi görmek istiyordum ama getirmiyorlardı. Her istediğimde sakinleşmem için iğne yapıyorlardı ve uyuyordum."
'BEBEĞİN CİNSİYETİ YOK, NE YAZALIM?'
Doktorlar da şaşkındı. Daha önce böyle bir vaka ile hiç karşılaşmamışlardı. Sadece ağzı ve burnu belirgin olan bebeğini ona hiç göstermemişlerdi bile… Bebeğin uzuvları gibi cinsel organı da deri tabakasıyla kaplı olduğundan cinsiyeti anlaşılmamıştı. Bu nedenle cinsiyetinin anne beyanına göre belirlenmesi gerekiyordu. Tuncer, doktorların son haftaya kadar erkek dediğini söyledi ve böylece kayıtlara erkek olarak geçti Gökdeniz bebek… Hastalık deride olduğu için hamilelik döneminde asla belli olmuyordu. Sadece uzuvların gelişmesini engellediğinde ultrasonla görülüp tespit edilebiliyordu ancak bunların hiçbiri Gökdeniz bebekte saptanmamıştı.
'DOKTORUMUZ BEBEĞİM SARSILMASIN DİYE KUVÖZE SARILMIŞ'
Doktorlardan biri bebeğin Uşak'tan İzmir, Ankara ya da Antalya'da bir hastaneye sevk edilmesi gerektiğini, sadece bu üç yerde bu konuda uzman doktorun olduğunu söyledi. Ela Tuncer ise bebeğini hiç görmese de ondan ayrılmak istemiyordu. Yavrusunun kendisinden ayrı ve başka bir şehirde tek başına olacağı fikri çok canını yakıyordu. Doktor nihayet bebeği İzmir'e götüreceklerini söyledi ve nereye giderse gitsin bebeğiyle birlikte olacağına onu asla yalnız bırakmayacağına söz vererek Tuncer'i ikna etti.
Tuncer, doktorun bebeği ile birlikte yolculuğundan çok etkilendiğini belirterek yaşadığı duyguyu şu sözlerle dile getirdi. "Gerçekten de dediği gibi yapmış, birlikte gitmişler. Sarsılıp düşmesin, bebeğime zarar gelmesin diye İzmir'e kadar kuvöze sarılarak götürmüş. Doktorla birlikte eniştem de İzmir'e gitti; doktorun azminin karşısında hayretler içinde kalmış.
"CİNSİYETİ BELLİ DEĞİL, İSMİ NE OLACAK?
Gökdeniz, İzmir'deki Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nin ilk iktiyozis hastasıydı. Hastaneye götürülen bebeğin yanında annesi, babası ya da bir yakın akrabası olmadığı için doktorlar ailesinin Gökdeniz'i terk edeceğini düşünüyordu. Gökdeniz'in, İzmir'de hastaneye yatışının 7'inci gününde aile, bebeğin kimliğini çıkarmak için Nüfus Müdürlüğü'ne gitti.
Anne Ela Tuncer, o gün kendini çok kötü hissetti. Ne bebeğinin cinsiyetini biliyordu ne de hastalığı hakkında tam olarak bilgi sahibiydi. O gün yaşadığı duygu karmaşasını ve bebeğinin ismine karar verdiği o anları şöyle anlattı: "Ortada bir cinsiyet olmadığından 'İsmini ne koyacağım, ne yapacağım?' düşünceleri aklımdan geçiyordu. Ben o gün aklımı kaybettiğimi sandım. Nüfus Müdürlüğü'ne gittiğimde bebeğime koymak istediğim ismi bile unuttum. Hem kıza hem erkeğe uyacak bir isim düşünmeye başladım. Nüfus memurları, daha sonra ismi mahkemeyle değiştirebileceğimi söyledi. Bunları da duyunca daha da kötüleştim. Bebeğime Deniz ismini koydum. Önüne ise babam Gök ekledi, Gök Deniz olmasını söyledi. Uşak'ta mavi yerine gök deriz. Bebeğimin her şeyini de mavi ayarladığımız için bu ismi koymak istedik."
'BEBEĞİMİ GÖRENE KADAR YAŞADIĞINA İNANMADIM'
"Her şey o kadar hızlı ilerledi ki, ben bebeğimin öldüğüne kendimi inandırdım ve görene kadar yaşadığına inanmadım" diyen Tuncer, bebeğinin neyi olduğunu uzun süre öğrenemedi. Tuncer'in bir gün babasının uykusunda 'Bacak yok' diye bağırdığını işitti. Bebeğinin bacaksız olarak dünyaya geldiğini düşünüp, bunu internette araştırmaya başladı. Başka bir konuşmada da bebeğin derisiyle ilgili problem olduğunu duyan anne bu sefer de 'derisiz bebek' diye aramalar yapmaya başladı. Korkunç şeylerle karşılaştığı ve psikolojisi bozulduğu için ailesi sonunda telefonunu elinden aldı.
'SADECE MİNİK ELİNİ GÖRDÜM, O BİLE YETTİ'
Doktorlar Gökdeniz'in çok özel bir çocuk olduğunu ve pandemiden dolayı onu göremeyeceklerini söylese de Ela Tuncer, 21'inci günde dayanamayıp İzmir'e gitti. Hastane görevlileri Tuncer'in ısrarına dayanamayıp çok kısa süre bebeğini görmesine izin verdiler ama üstünü bile açmadan. Tuncer, sadece örtünün dışına çıkan elini görebildi Gökdeniz'in ama o bile yetti. Bir umutla evine geri döndü.
'İNSANA BİLE BENZEMİYOR, ALLAH SENİ KURTARMIŞ'
Ailesi, doğumda bebeğin fotoğraflarını çekmişti ama bunları Tuncer'e asla göstermemişlerdi. Birkaç gün sonra bebeğin fotoğrafını gören komşularından biri, "O ne biçim bir şey, insana bile benzemiyor. Allah seni kurtarmış" dedi. Bu sözlere çok üzülen Tuncer hayatının şokunu yaşadı. Maalesef insanlar çok acımasız ve düşüncesiz davranabiliyordu. Böyle hassas bir durumda olan anneye söylenmemesi gereken sözleri sarf eden komşusu yüzünden o gün verilen hiçbir ilaç onu sakinleştirmedi.Bu olayın üzerine bebeğini tekrar görmek istedi. Hastaneye gittiğinde doktorlara, "Bana bir et parçası bile olsa verin, çocuğumu bağrıma basmadan bugün buradan ayrılmayacağım" dedi.Hemen sterilize kıyafetler giyip bebeğinin yanına gitti. Sadece ona dokunmaması gerekiyordu. Gökdeniz'in üstünü açılar ve ilk defa bebeğini gördü.
Devamını oku » »